1964 yılından bu yana, mart ayının son pazartesi günü başlayan hafta çeşitli etkinliklerle tüm yurtta "Kütüphane Haftası" olarak kutlanmaktadır.
Kütüphaneler, MÖ VII. yüzyıldan beri var olan kuruluşlardır. İnsanlar, yazıyı bulduktan sonra, düşündüklerini, bildiklerini taşa, ağaç kabuklarına, madenlere yazmaya başlamışlardır. Kurulan medeniyetler yazıyı teşvik etmiş, devlet yazışmaları, antlaşmalar, kanunlar, yönetmelikler çoğalmış ve bunların saklanması ve korunması gerekli olmuştur. Günümüz kütüphaneleri olarak adlandıracağımız çağdaş kütüphaneler ise 18. yüzyılda ortaya çıkmıştır.
Bilindiği üzere kütüphanelerin temel iki görevi vardır:
1. Bir fikir çabasının sonucu olarak verilmiş eserleri toplamak, korumak, organize etmek ve onları toplumun istifadesine sunmak.
2. Yapılmış, yapılmakta ve yapılacak olan ilmî araştırmaları, çağımızda ve gelecekte araştırıcıların istifadesine en ucuz, en çabuk ve en kolay bir şekilde sunmak ve bunun için tedbirler almak.
Kütüphaneler , kitap depolamaktan daha öteye gitmektedir. Öğrenme şekillerinin ve eğitim yöntemlerinin değişmesi, bilginin en uzun süreli sembolü ve temsilcisi olan kütüphaneleri de değiştirmiştir. Artık kütüphaneler, kaynakların depolandığı, bireysel çalışmaların gerçekleştiği ve okumaların yapıldığı alanlar olmaktan çıkıp sessiz okuma alanlarıyla birlikte dinamik öğrenme alanlarını içeren, ihtiyaç duyulan kaynaklara dijital olarak erişilebilen, etkileşime ve iş birliğine açık alanlara dönüşmektedir.